Yükleniyor, lütfen bekleyiniz.

Türkiye'nin Dört Bir Yanından 140 Farklı Üniversitede Eğitim Gören 1.000 Katılımcısı ile İbn Haldun Akademi '25 Başladı

21.04.2025
Türkiye'nin Dört Bir Yanından 140 Farklı Üniversitede Eğitim Gören 1.000 Katılımcısı ile İbn Haldun Akademi '25 Başladı
Üniversitemizin ev sahipliğinde bu yıl üçüncüsü düzenlenen, kültürel iklimin birey ve toplum üzerindeki dönüştürücü etkisini odağına alan İbn Haldun Akademi ‘25, yoğun katılımla başladı.

Üniversitemizin ev sahipliğinde bu yıl üçüncüsü düzenlenen İbn Haldun Akademi ‘25 programı, “Geliştiren Kültür ve İklim” temasıyla 19 Nisan – 24 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Bu yıl 140 farklı üniversiteden katılımcıya hem yüz yüze hem de çevrimiçi olarak eş zamanlı takip imkânı sunan Akademi, yaklaşık 1.000 üniversitelinin katılımıyla yoğun ilgi görüyor. Akademi programının açılış haftası, 19 Nisan Cumartesi günü Medya ve Etkinlik Merkezi Etkinlik Salonu’nda düzenlenen dört oturumla başladı. Gün boyu süren etkinlikte Prof. Dr. Halil Berktay, Doç. Dr. Enis Doko, Dr. Öğr. Üyesi Elyesa Koytak ve Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, kültürel iklimin birey ve toplum üzerindeki dönüştürücü etkisini farklı yönleriyle ele aldı.

 “Yaratıcı Kültürel Ortamlar Tesadüf Değil, Tarihsel ve Sosyal Birikimlerin Ürünü…”

Programın ilk oturumunda Tarih Bölümü Başkanımız Prof. Dr. Halil Berktay, “Geliştiren ve Geliştirmeyen, Tutucu ve Yaratıcı Kültürel Ortamlar” başlıklı seminerinde, bireylerin entelektüel ve kültürel gelişiminde etkili olan mikro ve makro aidiyetlerin rolünü değerlendirdi. Tarih boyunca düşünsel ve sanatsal üretimi besleyen mahfillerin önemine dikkat çeken Berktay, kültürel iklimin bireyin yaratıcılığı üzerindeki etkisini Fransa’da Salon dışı sanat çevreleri, İngiltere’de Bloomsbury topluluğu ve Türkiye’de Mavi Anadolu hareketi gibi örneklerle anlattı. Yaratıcı iklimlerin sadece bireysel dehâlarla değil, onları besleyen sosyal ve kültürel çevrelerle mümkün olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Berktay, gelecek hafta aynı konu çerçevesindeki ikinci oturumuyla katkı sunmaya devam edecek.

“Hepimiz Gösteri Toplumunun Bir Parçasıyız…”

Programın ikinci oturumunda Felsefe Bölüm Başkanımız Doç. Dr. Enis Doko, “Kültürel İklim ve Erdemli Toplumların Oluşumu” başlıklı sunumunda, ethos’un ahlak, gelenek ve alışkanlık yönlerinden yola çıkarak, “Nasıl bir kültürel iklimde yaşıyoruz?” ve “Hayatın amacı nedir?” sorularına odaklandı. Modern kültürün bireyi performans, imaj ve tüketime yönlendirdiğini; bu durumun ise erdem ve iç dünya inşasını geri plana ittiğini ifade etti. Kültürel iklimin ahlak, gelenek ve alışkanlıklarla şekillendiğini vurgulayan Doko, günümüzde eğitimin asli amacından saparak daha çok piyasa odaklı bir araca dönüştüğünü de belirtti. Medyanın ve internetin aile ve eğitim kurumlarının önüne geçtiği bir çağda, ahlaki değerlerin bireyselleştiğini ve ortak normların zayıfladığını kaydeden Doko, bu bağlamda Aristo’nun erdem etiğini hatırlatarak mutluluğun ancak kalıcı erdemlerle mümkün olabileceği görüşüne dikkat çekti. Doko, geliştirici kültürel iklimler inşa etmenin toplumun geleceği açısından belirleyici olduğunu ve gelecek hafta, Konfüçyüs ile tasavvuf düşüncesi üzerinden bu seminere devam edeceğini hatırlattı.

“Kültür, Toplumsal Temayüzün ve Dönüşümün En Temel Zemini…”

Programın üçüncü oturumunda şair ve akademisyen Dr. Öğr. Üyesi Elyesa Koytak, “Kültür, Fark ve Temayüz: Toplumsal Dönüşümde Kültürün Yeri” başlıklı konferansında kültür kavramının sosyal bilimlerdeki çok katmanlı anlam dünyasına ışık tuttu. Levi-Strauss’tan Bourdieu’ye, Foucault’dan güncel sosyolojik yaklaşımlara uzanan geniş bir çerçevede kültürün tanımlarını ele alan Koytak, kültürün bireyin dünyayla kurduğu ilişki biçiminden toplumsal yapının inşasına kadar birçok düzlemde işlediğini vurguladı. Kültürün “bedenleşmiş”, “nesneleşmiş” ve “kurumsallaşmış” formlarına dikkat çeken konuşmasında, Fransa örneği üzerinden kültürün bir sermaye biçimi olarak nasıl ayrıştırıcı bir sosyal statü unsuru hâline geldiğini tartıştı. Türkiye özelinde Ziya Gökalp (hars–medeniyet ayrımı), Mümtaz Turhan (cebrî–serbest kültür değişmeleri) ve Nurettin Topçu (ahlak temelli kültür anlayışı)’nun kültür anlayışlarına değinerek modernleşme sürecindeki kültürel çatışma ve dönüşüm dinamiklerini yorumladı. Kültürün aynı zamanda bir "fark ve temayüz" zemini sunduğunu belirtti. Türkiye’de artan yükseköğretim oranı, kadınların üniversiteye katılımındaki yükseliş gibi istatistiklerle kültürel dönüşümün güncel yansımalarını örnekleyen Koytak, İbn Haldun’un “asabiye”, “âdât”, “sanaat” ve “ulûm” kavramları üzerinden kültürü çözümlemeyi teklif etti. Kültürün sabit değil, sürekli değişen ve dönüşen bir yapı olduğunu vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

“Kültürel Yakınlık Alanları, Ortak Medeniyet Hafızasını Besler…”

Dördüncü oturumda Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, “Tarihsel Havza Fikri Üzerine” başlıklı konuşmasında kültür, coğrafya ve tarih arasındaki derin ilişkiyi tartıştı. “Coğrafya kaderdir.” ifadesinin İbn Haldun’a ait olmamakla birlikte ona atfedilmesini anlamlı bularak başlayan Öğün, modern dünyanın coğrafyasız zihinler ürettiğine dikkat çekti. Turistin seyyahın yerini alması, bilginin büyüyü ortadan kaldırması ve dünyanın nesnelleştirilmesiyle birlikte bu bağın zayıfladığını vurguladı. “Havza” kavramının altını çizerek onu kişinin yabancı hissetmediği kültürel yakınlık alanı olarak tanımladı. Öğün, Roma’nın Türkleşmesi ve İslamlaşması üzerinden Balkanlar, Anadolu, Mezopotamya ve Levant gibi bölgeleri içeren ortak bir medeniyet havzasının mirasçıları olduğumuza işaret etti. II. Meşrutiyet sonrası Osmanlıcılık, Türkçülük ve İslamcılık gibi akımların tarihsel havzadan kopuk biçimde geliştiğini vurguladı. Cumhuriyet döneminde ise Osmanlı ve Selçuklu mirasının muasırlaşma adına tasfiye edilmesinin, bu kopuşu daha da derinleştirdiğini dile getirdi.

Açılış oturumlarıyla büyük ilgi gören İbn Haldun Akademi, 24 Mayıs’a dek birbirinden kıymetli, alanında uzman isimlerin seminer ve konferanslarıyla devam edecek.

Fotoğraflar