İbn Haldun Üniversitesi, eğitimlerinin temeline fütüvveti koymuştur. Fütüvvet sözlüklerde “gençlik, kahramanlık, cömertlik” anlamlarına gelmekte, “genç, yiğit, cömert” anlamlarını karşılamak üzere ise fetâ kelimesi kullanılmaktadır.
İslam Medeniyetinde hem Abbasiler döneminde hem Selçuklular döneminde hem de Osmanlılar döneminde gençlik eğitiminin esasını teşkil eden fütüvvet; cesaret, kahramanlık, cömertlik ve fedakârlık gibi insanı insan yapan birçok değerin birleşiminden oluşan, en temelde edep üzerine kurulan değerler sistemine verilen addır.
İslamiyet’in ilk asırlarından itibaren ortaya çıkan ve İslam coğrafyasında farklı isimler altında da olsa daha çok genç kuşakları yetiştirmeyi amaçlayıp gençliğe istikamet veren fütüvvet kurumu, İslam düşüncesinin teorik altyapısına katkı verip pratikle bütünleştiren âlimlerin, sufilerin ve iş erbabının Kur’an-ı Kerim ve Hadislerden hareketle dile getirdikleri düşüncelere dayanır. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’in hedeflediği olgunluktaki insanın karakteristik özelliklerini fert planında yerleştirmek, aynı zamanda dünya ve ahiret dengesini bir arada gözeterek hayatı yönetebilme gayreti, fütüvvet ehlinin olmazsa olmazları arasındadır.
Fütüvvetin kapsam genişliğine örnek olarak, kadim kaynaklarımızda “fütüvvet nedir” sorusuna verilen cevaplar şöyle özetlenebilir: “Dostların kusuruna bakmamak”, “ele geçen bir şeyi tercihen başkalarının istifadesine sunmak, ele geçmeyen bir şey için de şükretmek”, “fedakârlık, diğerkâmlık, iyilik, yardım, insan severlik, hoşgörü ve nefsine söz geçirme gibi ahlâkî nitelikler kesbetmek”, “insanlara eziyet etmekten kaçınıp bol bol ikramda bulunmak”, “başkalarının hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatinden üstün tutmak, başkalarına katlanmak, hatalarını görmezlikten gelmek, özür dilemeyi gerektirecek davranışlardan sakınmak, kendini aşağılarda, başkalarını ise yükseklerde görmek, sözünde durmak, sadakat göstermek, olduğundan başka türlü görünmemek ya da göründüğü gibi olmak, kendini başkalarından üstün saymamak”, “bir dava sahibi olmak ve neye mal olursa olsun bu davadan dönmemek”, “kötülük yapana gönül hoşluğu ile iyilik etmek ve Allah’tan başkasına iltifat etmemek”, ““Âdem gibi özür dilemek, Nûh gibi iyi, İbrâhim gibi vefalı, İsmâil gibi dürüst, Mûsâ gibi ihlâslı, Eyyûb gibi sabırlı, Dâvûd gibi cömert, Hz. Muhammed gibi merhametli, Ebû Bekir gibi hamiyetli, Ömer gibi adaletli, Osman gibi hayâlı, Ali gibi bilgili olmak”, “sevdiğini nefse tercih etmek”, “takva libasını kuşanmak”…
Bu özellikler evrensel ahlaki erdemlerdir ve fütüvvet ehli bu erdemleri gözetirken herhangi bir din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayırt etmez. Aile, işyeri, okul, medrese, tekke, dergah, çarşı, pazar vd. toplumsal hayatın her alanında belirli erkân ve âdâb ile yaşatılarak yeni nesillere aktarılan fütüvvet geleneği; oldukça sade ama kapsamı geniş, semboller, hikayeler, beyitler ve özlü sözler açısından zengin, gündelik hayatta nasıl tatbik edildiği somut örneklerle anlatılan, adeta formüle edilmiş bir üslupla kaleme alınan fütüvvetnamelerde ifadesini bulmaktadır.
İbn Haldun Üniversitesi, asırlar boyunca erdemli gençliğin ahlakını tebarüz ettirmiş olan fütüvvet anlayışının günümüze uyarlanarak ihya edilmesi gerektiği inancıyla eğitim faaliyetlerine devam etmektedir.