Son 200 yıldır Batıcılık, modernleşme, ilerleme gibi çeşitli adlarla Batı dışı ülkelere takdim edilen fikir, ideoloji ve uygulamalar esasında Batı’ya fikren bağımlı hale gelme sürecini ifade etmektedir. Fikirleri, teori ve metotları sürekli dışarıdan ithal eden bir ülke fikrî bağımlılık içindedir. Fikrî bağımlılık beraberinde iktisadî, siyasî, kültürel bağımlılıkları da beraberinde getirmekte ve eğitim sistemi ne yazık ki bu bağımlılıkları yeni nesillere benimsetme işlevi görmektedir.
Kendi adına düşünmenin, kendi ayakları üzerinde yükselmenin terk edildiği ve dokuya uygun olmayan, farklılıkları yok eden, tüm insanları aynılaştıran bu yapının en önemli sebebi, başta entelektüeller olmak üzere fertler seviyesindeki bağımlılıktır. Eğer fertler Batı’ya fikren bağımlı ise, topyekûn bir ülke, topyekûn bir millet de Batı’ya fikren bağımlı olur; sadece entelektüel sahalarda değil, hayatı ilgilendiren diğer tüm alanlarda dışardan destek almadan kendi ayakları üzerinde duramaz. Ancak dışardan “izin verildiği” kadar yükselebilir.
Fikrî bağımlılığı aşmanın yolu, üniversitelerimizin dışarıdan ithal ettikleri düşünceleri pazarlamak yerine bizzat kendilerinin düşünce üretimine geçmesini sağlamaktır. Bu üretim de ancak fikren bağımsız öğrenci ve akademisyenler tarafından gerçekleştirilebilir. İbn Haldun Üniversitesi bu amaçla kurulmuştur. Üniversitemiz, ülkemizin fikren bağımsız hale gelebilmesi için mücadele verecek, fikren bağımsızlık öğrenciler yetiştirecektir.
Fikrî bağımlılığın en önemli cephesinin sosyal bilimler olduğuna inanan İbn Haldun Üniversitesi, sosyal bilimlerde mevcut hâkim paradigmaya mahkûm olmamak için çalışmanın, özgürleşmenin ve özgünlüğün ilk adımı olduğuna inanmaktadır.
İbn Haldun Üniversitesi, eğitimin amacını yeniden tanımlayarak öğrencilerini fikrî bağımsızlık idealine göre yetiştirecek yeni bir sosyal bilim eğitimi uygulamaktadır. Bu eğitimin iki sacayağı vardır:
(1) Mukayeseli eğitim: Sadece Batı kaynaklı sosyal kavram ve teorileri öğretmeyen, diğer medeniyetlerin yaklaşımlarını ve birikimlerini de eşit düzeyde saygınlıkla (müzelik fikirler olarak değil) öğreten bir eğitim anlayışı.
(2) Gelenekli yenilikçilik: Açık medeniyet çağına uygun bir şekilde, medeniyetlerin, özellikle İslam medeniyetinin birikimlerini dışlamayan ama saf bir muhafazakârlık ve gelenekçilik anlayışına da mahkum olmayan dengeli bir anlayış.
Fikrî bağımsızlık elde edilmeden hiç bir alanda tam bir bağımsızlık elde edilemez. Eğitimin işlevi, yeni nesilleri taklitten tahkike, kopyalamaktan özgün yaklaşımlar sergilemeye yükseltmektir. Sadece kendisi fikren bağımsız olan fertler, ülke ve toplumlarını fikrî bağımsızlığa kavuşturabilirler. Gerçek iktidar fikrî iktidardır; gerçek bağımsızlık fikrî bağımsızlıktır.
Bu süreçte bize İbn Haldun’un sosyal bilim mirası sağlam bir başlangıç noktası ve ilham kaynağı sunmaktadır. Cemil Meriç’in ifade ettiği gibi, “Bizim kendimize dönmemiz lazım. Kendimize dönmek İbn Haldun’a dönmektir.”